Kayıtlar

Şubat, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Küçük Adımlarla Büyük Öğrenme: Mikro Öğrenme Yöntemleri

Bilgiye erişim hızının baş döndürücü bir şekilde arttığı bir çağda yaşıyoruz. Cep telefonlarımızdan tabletlerimize, akıllı saatlerimizden dizüstü bilgisayarlarımıza kadar her an bilgiyle iç içeyiz. Hiç düşündünüz mü, bu bilgi bombardımanı içinde, öğrenme sürecimizi nasıl daha verimli hale getirebiliriz? İşte tam da bu noktada 'mikro öğrenme' kavramı devreye giriyor. Mikro öğrenme, öğrenme sürecini küçük, öz ve odaklanmış parçalara bölerek, bilginin daha kolay sindirilmesini ve hatırlanmasını sağlayan bir yöntemdir. Tıpkı bir maraton koşucusu gibi, uzun ve yorucu bir öğrenme sürecinden ziyade, kısa ve etkili küçük adımlarla ilerleyerek, bilgiye daha hızlı ve kalıcı bir şekilde ulaşabiliriz. Peki, mikro öğrenme günlük hayatımızda nasıl karşımıza çıkıyor? Aslında farkında olsak da olmasak da, gün içinde birçok kez mikro öğrenme yöntemini kullanıyoruz. Örneğin, yeni bir yemek tarifini adım adım takip etmek, bir kelime öğrenmek için telefonumuzdaki sözlük uygulamasına başvurmak, ya ...

Longevity: Daha Uzun Bir Yaşam Lütuf Mu Sorumluluk Mu?

Ömrünüzü on yıl daha uzatabileceğinizi bilseydiniz, bugün hayatınızda neyi değiştirirdiniz? Belki daha sağlıklı beslenirdiniz, belki daha fazla hareket ederdiniz. Zaman akıp giderken sağlıklı bir şekilde yaşlanabilirsiniz. Sadece biraz çaba gerektirir. Sağlığınızı iyileştirmek için atacağınız küçük adımlar bile daha uzun ve daha kaliteli bir yaşam anlamına gelebilir. Hatta "Şüphesiz ki bedeninizin sizin üzerinizde hakkı vardır." Hadisi şerifi de beden sağlığının korunmasını teşvik edilmesinin doğrudan ifadesi ve manevi bir sorumluluk olduğunun da göstergesidir. Yaşlanma, ya da daha doğru bir ifadeyle yaş alma süreci, herkes için farklı işler. Her bireyin yaşlanma hızı değişkenlik gösterebilir. Bunun temel sebebi, takvim yaşımız ile biyolojik yaşımızın aynı anlama gelmemesidir. “Günümüzde yaşlanma süreci hızlandı mı?” sorusu hemen herkesin kafasında büyük bir soru işaretidir. Bu sorunun asıl nedeni ise, yaşlanmaya bağlı hastalıkların artık çok daha erken yaşlarda ortaya çıkma...

'Bilmiyorum' Öldü Mü?

Farkında olup olmadığınızdan emin değilim ama bir kavramın yok oluşuna tanık oluyoruz. Artık bilmiyorum demeye gerek duymuyoruz. Çünkü herhangi bir yapay zekâ programına bir soru soruyorsunuz; size gayet anlaşılır bir şekilde cevap veriyor ve bilmiyorum demenize gerek kalmıyor. Ancak sorduklarımıza bu hızlı erişim, bizi gerçekten daha mı bilgili yapıyor, yoksa sadece daha mı özgüvenli hissettiriyor? Aslında bilgi edinme bir arayış ve çalışma süreci gerektirir. Sokrates, bilgeliğin cehaleti kabul etmekle başladığını söyler. Peki, cehaleti asla kabul etmek zorunda olmadığımız bir dünyada ne olur? Hz. Ömer (r.a.), "Beni en çok korkutan, bildiğini zanneden cahildir." derken, belki de bugünün yapay zekâya dayanan bilgelerine işaret ediyordur. Bilgi ve beceri edinmenin bu kadar kolay olması, soyut düşünmeyi, karmaşık fikirleri kavramayı ve yeni durumlara uyum sağlama yeteneğinin azalmasına neden olabilir. Araştırılmadan bulunan cevaplar, taraflı yazılımların etkisindeyse empati,sez...

Yeni Nesil Bağımlılık: Nikotin Teknolojisiyle E-sigara

Sokaklarda yürürken ya da bir kafede otururken, yanınızdaki bir çocuğun elinde elektronik sigara görmek artık şaşırtmıyor maalesef değil mi? Okullarda, sosyal medya platformlarında ve arkadaş gruplarında elektronik sigara kullanımı hızla yayılan bir trend haline geldi ve bu durum, gençler arasında endişe verici bir şekilde normalleşiyor. Bu alışkanlığın cazibesi de "zararsız" gibi görünen bir teknolojiye dayanıyor olması gibi… Pek çok kişi, geleneksel sigaranın zararlarından kaçınmak niyetiyle elektronik sigarayı daha masum kabul ediyor. Gerçekten de elektronik sigara, daha sağlıklı bir seçenek mi? Yoksa tıpkı geleneksel sigara gibi, vücudumuz üzerinde uzun vadeli olumsuz etkiler bırakacak tehlikeli bir alışkanlık mı? Son yıllarda artan tartışmalar, bu yeni nesil alışkanlığın güvenliği konusunda kafalarda pek çok soru işareti bırakıyor. Pek çok bilinmeyenleri olan e-sigaralar, sigarayı taklit etmek üzere tasarlanan, elektronik nikotin dağıtım sistemleri (ENDS), alternatif nik...

İnsan Fıtratı: Mizaçtan Karaktere Uzanan Yolculuk

Arkadaş grubunuzda herkesin davranışının birbirinden ne kadar farklı olduğunu fark ettiniz mi? Kimisi her zaman neşeli ve dışa dönükken, kimisi daha sakin ve içe dönüktür. Bazıları kriz anlarında bile kontrolü elden bırakmazken, bazıları ani tepkiler verebilir. İşte bu farklılıklar, mizaç, kişilik ve karakterin birleşiminden doğar. Ancak bu üç kavram birbiriyle karıştırılabilir. Aralarındaki farkları anlamak, hem kendimizi hem de çevremizdekileri daha iyi tanımamıza yardımcı olabilir. Mizaç: Doğuştan gelen, anne babadan aktarılan bir yapıdır. Bir kişinin çabuk öfkelenmesi ya da her şeklilde sakin kalabilmesi aktarılabilen özelliklerdendir. Mizaç ilmi, tarih boyunca, psikoloji, tıp ve felsefe gibi farklı bilim dallarını etkilemiş ve bireylerin kendilerini ve çevrelerindeki insanları daha iyi anlamalarına rehberlik etmiştir. İnsanların olaylara verdikleri tepkiler, karar alma süreçleri ve duygusal eğilimleri, mizaçlarının bir yansımasıdır. Geleneksel olarak mizaçlar, dört temel kate...

Aralıklı Oruç ve Ramazan'a Hazırlık

Intermitten Fasting (IF) yani aralıklı oruç dünyanın en popüler sağlıklı beslenme trendlerinden biri. Aralıklı orucun temeli, hangi yiyecekleri yemeniz gerektiğine değil, yemeğinizi ne zaman yemeniz gerektiği esasına dayanır. Belli zaman aralıklarını aç geçirmeyi gerektiren bu diyet şekli, aslında Müslümanların orucuyla aynı mantığı taşıyor. İnsanların kilo vermek, daha sağlıklı olmak ve yaşam tarzlarını sadeleştirmek için kullandıkları aralıklı oruç, yüzyıllar önce Peygamber Efendimiz’in “Oruç tutun sıhhat bulursunuz” hadisi şerifinin günümüze bire bir yansımasıdır. Sürekli ve aşırı yeme alışkanlıklarının teşvik edildiği günümüzde, yiyeceklerle sağlıksız ilişkilerimizin artması sonucunda ortaya çıkan aralıklı oruç, bir diyet değil, sağlıklı bir beslenme düzenidir. Farklı aralıklı oruç metotları nelerdir? 16/8 yöntemi: Kahvaltıyı atlamayı ve günlük yemek yeme sürenizi 8 saatle sınırlamayı içeriyor. 16 saat açlık, 8 saat yeme içmenin serbest olduğu yöntemdir. Ye-dur-ye yöntemi: ...

Yaş İlerledikçe Uyku Zorlaşır Mı?

Yaşın ilerlemesi, insanların uyku düzenlerini farklı şekillerde etkileyebilir. Bazı yetişkinler için uyku alışkanlıklarında büyük bir değişiklik olmazken, bazılarında uyku süresi kısalabilir ya da uyku kalitesinde düşüş yaşanabilir. Eskiden başınızı yastığa koyar koymaz uykuya dalarken, artık geceleri huzursuz hissediyor ve bir türlü derin bir uykuya geçemiyor olabilirsiniz. Uyumakta zorluk çekmemizin birçok farklı nedeni olabilir ama yaş aldıkça da uykumuz artık aynı olmaz. Cildimiz kırışmaya daha yatkın hale geldiği ve eklemlerimizde ağrıların oluşması gibi uykumuz da yıllardan etkilenebilir. Uyku süremiz, uykuya dalma yeteneğimiz ve zindeliğimiz yaşlandıkça doğal olarak değişir. Bu tamamen normaldir. Yaşlandıkça Uyku Nasıl Değişir Yaşlandıkça uyku değişimlerinin çoğu biyolojik nedenlere dayanır. Bebeklerin gece sık sık uyandığını ve gün içinde birkaç kez uyumaya ihtiyaç duyduğunu hepimiz biliriz. Gençlik yıllarınızda ise sabahları uyanmakta zorlandığınızı ve geceleri makul bir ...

Neden Artık Okuyamıyoruz?

"Bir kültürü yok etmek için kitapları yakmanız gerekmez. Sadece insanların onları okumayı bırakmasını sağlayın.” Bu güçlü sözler, okumanın bir toplumun düşünce dünyasını şekillendirmedeki hayati rolünü vurgular. Kuran-ı Kerim'in “Oku. “Yaratan Rabbinin adıyla oku”...ifadeleri ise Peygamber Efendimiz’e inen ilk vahiy olarak, İslam dininin temeline yerleştirilen evrensel mesajın derinliğini gözler önüne serer. Aslında, Müslüman olmanın özünü düşündüğümüzde, her şey tek bir sözcükte özetlenebilir; o da 'oku.' İnsanlığın şimdiye kadar gördüğü en büyük okuryazarlık teşvikidir ve sözlü bir geleneğin küresel bilime nasıl yön verdiğini ispatlar niteliktedir. Neden Yeterli Okumuyoruz? Aslında okumamak için pek çok neden vardır. Allah, her birimizi kendine özgü güçlü ve zayıf yönlerimiz, sevdiklerimiz ve sevmediklerimiz, alışkanlıklarımız ve eğilimlerimizle eşsiz bireyler olarak yaratmıştır. Ancak genel olarak, çoğu insanın okumadığını söyleyebileceğimiz en yaygın neden, daha ...

Sağlıklı Beslendiğinizi mi Düşünüyorsunuz?

Keto, paleo, aralıklı oruç, vegan... Son yıllarda hızla popülerleşen bu beslenme trendlerinden herhangi birini uyguluyor musunuz? Bu trendlerin ne kadarının güvenilir olduğunu ve sizin ihtiyaçlarınıza uygun olup olmadığını hiç düşündünüz mü? Peki, bu yaklaşımlardan hangisi sizin için gerçekten sağlıklı? Günlük beslenmeniz, vücudunuzun gereksinimlerini karşılıyor mu; yoksa birilerinin tavsiyesiyle farkında olmadan dengenizi bozuyor musunuz? Porsiyonlarınız doğru mu? "Sağlıklı" diye düşündüğünüz bazı yiyecekler aslında gizli şeker, tuz veya trans yağ içeriyor olabilir mi? Belki de yeterince sebze ve meyve tükettiğinizi sanıyorsunuz ama günlük almanız gereken vitamin ve mineralleri tamamlayamıyorsunuz. Sağlıklı beslenmenin sizin için ne anlama geldiğini ve kendi alışkanlıklarınızın bu tanıma uyup uymadığını hiç sorguladınız mı? 1. Yemek yedikten sonra yorgun ve ağırlaşmış mı hissediyorsunuz? Yemek yedikten kısa bir süre sonra kendinizi çok ağırlaşmış hissediyorsanız, bu durum...

İlaçla Yedi Gün İlaçsız Bir Hafta

Sabah alarm çalıyor. Başınızı yastıktan kaldırmak için kendinizi zorladığınızda fark ediyorsunuz: Boğazınız yanıyor, burnunuz tıkalı ve enerjiniz yok. Hızlıca bir bardak sıcak çay alıp günlük rutininize dönmek istiyorsunuz, ancak bu çok da mümkün görünmüyor. Bu tanıdık his, yılın özellikle kış aylarında hepimizin karşılaştığı bir durum: grip ya da soğuk algınlığı. Böyle zamanlarda hızlıca bir çözüm ararsınız ve aklınıza ilk olarak ilaçlar gelir. Aslında sıkça duyduğumuz “İlaçla 7 günde, ilaçsız 1 haftada geçer” sözü, bu hastalıkların seyrini oldukça iyi özetler. Virüs kaynaklı bu rahatsızlıklar, bağışıklık sistemimizin doğal savunma mekanizmaları sayesinde genellikle 7-10 gün içinde kendiliğinden iyileşir. İlaçlar ise hastalığın süresini kısaltmaktan çok, belirtileri hafifletmek ve hastanın daha rahat hissetmesini sağlamak için kullanılır. Özellikle yüksek ateş, şiddetli baş ağrısı veya kas ağrıları gibi rahatsız edici belirtileri kontrol altına almak için ağrı kesici veya ateş düşürüc...

Vücudumuzun Sessiz Düşmanı ve Beslenmenin Şaşırtıcı Gücü

Vücudumuz, bizi enfeksiyonlardan ve yaralanmalardan korumak için iltihaplanma adı verilen hayati bir savunma mekanizmasıyla yaratılmıştır. Ancak, bu doğal tepki, kontrolsüz bir şekilde uzun süre aktif kaldığında, sağlığımızın en büyük tehditlerinden biri haline gelebilir. Kronik iltihap, sadece bir semptom değil, diyabet, kalp hastalıkları, kanser ve hatta Alzheimer gibi birçok ciddi hastalığın altında yatan sessiz bir düşmandır. Tıbbi terminolojide, "-it" ekiyle biten kelimeler oldukça yaygındır: artrit, kolit, hepatit, miyokardit gibi. Bu ek, "iltihap" anlamına gelir ve genellikle iltihabın vücudun hangi bölgesinde olduğunu belirtmek için kullanılır. Örneğin, artrit - eklem iltihabı, kolit - kalın bağırsak (kolon) iltihabı, hepatit - karaciğer iltihabı, miyokardit - kalp kası iltihabıdır. Yani, "-it" eki, iltihabın yerini tanımlamak için bir yol gösterici gibidir. Herkeste iltihaplanma görülebilir. Bu, bağışıklık sisteminizin enfeksiyona veya yarala...

Dijital Çağın Gölgesinde Kaybolan değer: El Yazısı

Düşünceleri ve üretkenliği yazıyla ifade etmek, binlerce yıl öncesine dayanan bir sanattır ve iyi el yazısı, yıllar boyunca değerli bir beceri olarak görülmüştür. Buna rağmen dijitalleşmenin hız kazandığı günümüzde el yazısı, "tehlike altındaki" insan aktiviteleri listesinde yer almaya başladı. Akıllı telefonlar ve bilgisayarlar o kadar yaygınlaştı ki, bir zamanlar günlük hayatımızın vazgeçilmezi olan yazma eylemi, yerini neredeyse tamamen dijital alternatiflere bıraktı. Bir düşünün: bir zamanlar el yazısı hayatımızın ne kadar büyük bir parçasıydı! Yazım hatalarını kolayca düzeltme, belgeleri arşivleme ve paylaşma gibi avantajlar, dijital yazıyı günlük hayatımızın vazgeçilmezi haline getirdi. Artık alışveriş listelerinden günlük notlara kadar her şeyi klavyelerle yazmayı ya da sesli komutlarla kaydetmeyi tercih ediyoruz. Halbuki el yazısı, yalnızca kendini ifade etmenin kişisel ve özgün bir yolu olmakla kalmaz, aynı zamanda yazım sürecine farkındalık ve bilinç kazandırır. B...

Kendine İyi Bak

“Hadi görüşürüz, kendine iyi bak” … Sevdiklerimizden ayrılırken en çok kullandığımız temenni cümlesidir. Peki gerçekten kendimize iyi bakıyor muyuz? Kişinin kendine iyi bakması, bedenine, duygularına ve zihnine karşı farkındalık geliştirmesi ve onlara özen göstermesiyle mümkündür. Bu, bilinçli bir çaba ile sağlığı koruma ve yaşam kalitesini artırma anlamına gelir. Ama şu da bir gerçek ki hayat koşturmacası ve sorumluluklar, kişisel ihtiyaçlarınızı ihmal etme ve kendi sağlığınızı feda etmeyle doğru orantılıdır. Meşguliyetlerin bulunması elbette çok kıymetlidir, ancak ömrünüz ilerlerken sağlığınızı destekleyen, zihinsel ve duygusal refahınızı artıran aktivitelerde de bulunmak da gereklidir. Bazen önceliklendirmek zor olsa da bir öz bakım rutini geliştirmek, az bir zaman ayırarak kendinize yaptığınız büyük bir yatırımdır. Öz bakım nasıl yapılır? Öz bakım şekilleri kişiden kişiye değişebilir. Özbakım bazen düzenli spor yapmak, bazen sağlıklı beslenme trendlerini takip edip uygulamak, b...

Haset Rüzgarları ve Muhabbet Fedaileri

Kıymetli büyüğümüzün ruhunun ufkuna yürümesinin ardından yeniden, insana, hayata ve sağlığa dair yazılarıma kaldığım yerden devam edeyim istedim ama nafile… Her yönden esen haset rüzgarları zaman zaman uhuvvete zarar veriyor, zaman zaman vifak ve ittifakı etkiliyor, zaman zaman umutları kırıyor… Ve hatta maalesef zaman zaman haset, imani esasların önüne bile geçebiliyor. Samimi insanları karalamak, onları alaşağı etmek için iftiralar atmak ibadet neşvesiyle yapılıyor…Günümüzde özellikle hizmetle ilişkili olanlara hissedilen hazımsızlık hasedi duygusunu tetikliyor. Tüm bunlardan hareketle, insan duygularından kıskançlık ve hasedin özünü gerçekten anlamak, bu yıkıcı duyguların bireyler ve toplum üzerindeki etkilerini kavramak, aynı zamanda sevgi, uhuvvet ve hoşgörüyü esas alan bir yaklaşımı benimsemek, hayati bir önem arz ediyor. Bu süreçte, nefsi terbiye ederek kalbi hastalıklardan arınmaya yönelik çabalar, hem bireysel hem de toplumsal huzurun anahtarı olacaktır diye düşünüyorum. K...

Beklentisizlerin Yolu ve Hocaefendi

20 Ekim 2024 tarihinde, ruhunun ufkuna yürüyen Fethullah Gülen Hocaefendi’nin haberini duyduğum ilk anda Necip Fazıl’ın "Ölüm güzel şey budur perde ardından haber Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?" ifadeleri zihnimden geçti ve devamında kendi kendime sadece “Allah Allah” dedim. Vefat etmesine inan(a)madığımdan değil yaşantısını, dualarını, vuslat muştusunu ve yolun kaderini bildiğimden hissettiğim karmaşık hislerin yansımasıydı sadece. Bu hislerin ardında ideallerini anlamayanlara (anlamak istemeyenlere) sitem ve serzeniş de var, dünyanın dört bir yanında çimlenmiş, yeşermiş, büyümüş tohumların, iman nuruyla nurlanmış “nerde kalmıştık” sevdasıyla coşanların iftiharı, izzeti ve şerefi de var. Bir hadis-i şerifte “Bir mü’min için mutlaka (semadan) iki kapı vardır: Birinde ameli yükselir, diğerinden de rızkı iner. Bu mü’min ölünce her iki kapı da ağlar” buyuruluyor. Hele bu vefat eden Allah dostu bir alimse, arz ağlar, sema ağlar, dağlar, denizler, ağaçlar, bal...

Zaman Neden Daha Hızlı Geçiyor?

“Hafta ne zaman başladı da bitti” veya " Ne ara bir ay geçti, hiç anlayamadım.” Ne kadar sık tekrar edilen cümleler oldu farkında mısınız? Hiç durup düşündünüz mü? Günler, haftalar, aylar göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor! Daha dün gibi hatırladığınız olayların üzerinden aylar geçtiğine inanmak zor. Özellikle çocukken bitmek bilmeyen uzun günler, şimdi nasıl bu kadar kısa hissettiriyor? Merak etmeyin böyle düşünen sadece siz değilsiniz. Peygamber Efendimiz (SAV) “Zaman yakınlaşmadıkça kıyâmet kopmaz! Bu yakınlaşma öyle olur ki, bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, hafta da bir gün gibi, gün saat gibi, saat de saman alevi gibi veya kibritin tutuşup hemen sönmesi gibi (kısa) olur.” buyuruyor. Ahir zamandaki yoğun hayat, hızlı iletişim, ulaşım, televizyon veya telefon başında geçirilen vakitler zaman algısını değiştiriyor. Ayrıca Duke Üniversitesi’nde yapılan çalışmaya göre, yaşlandıkça beynimizin görsel bilgiyi işleme hızı yavaşlıyor. Bu da sanki zaman daha hızlı geçiyormuş gibi...

Alışkanlıklarınızı Değiştirin Hayatınızı Yenileyin

Herkesin hayatının hemen her alanını şekillendiren, ancak üzerinde pek düşünmediği otomatik davranışları vardır; alışkanlıkları…Sabah kahvesi rutininizden strese tepki verme şeklinize kadar, alışkanlıkların oldukça güçlü etkileri bulunur. Peki ya bu gücü hayatınızı daha iyiye dönüştürmek için kullanabilseydiniz? Kur’an-ı Kerim, insanlara yanlış tutumların düzeltilmesi ve onları doğruya yönlendirilmesi amacıyla gönderilmiştir. Demek ki aklımız, irademiz ve yapabilme kabiliyetimiz gibi birçok özelliğimizi kullanarak istediğimiz davranışları geliştirebiliriz. Aynı zamanda doğuştan getirdiğimiz bazı zaaflarımız da vardır ve bu zaaflar olumsuz davranışlara neden olabilir. Alışkanlıklarımız, karakterimiz, mizacımız ve ihtiyaçlarımız, davranışlarımızın oluşmasında büyük rol oynar. Aile, çevre, eğitim ve hatta şeytanın vesveseleri bile davranışlarımız üzerinde etkilidir. Buna rağmen Kur’an, insanın iradesini kullanarak kötü alışkanlıklarını değiştirebileceğini ve böylece hayatında yeni bir say...

Sabahları Sağlıklı Bir Başlangıç: Sirkeli Ballı Su

Yeni bir güne başlarken vücudumuzun ihtiyaç duyduğu enerji ve direnci sağlamak, doğru besinlerle mümkündür. Doğal ve sağlıklı alternatifler arayışında olanların radarına giren iki mucizevi besin var: sirke ve bal. Özellikle sabahın erken saatlerinde tüketildiğinde, bu karışım metabolizmayı hızlandırmaktan, bağışıklık sistemini güçlendirmeye kadar sayısız fayda sunuyor. Geleneksel tıbbın da önerdiği bu karışımın kökenleri Osmanlı mutfağındaki sirkencübin şerbetine kadar uzanıyor. Bu şerbet, yüzyıllardır sindirim sorunlarına çare olarak kullanılmış ve günümüzde yeniden popüler hale gelmiştir. Geleneksel Bir İçerik: Sirkencübin Bu karışımın kökleri Osmanlı mutfağındaki şerbet kültürüne dayanır. İbn-i Sina'nın tavsiye ettiği ve Mevlana Celaleddin Rumi'nin en sevdiği içeceklerden biri olan sağlık deposu Sirkencübin şerbeti, özellikle sindirim sistemine iyi gelen ve mide rahatsızlıklarına karşı kullanılan bir içecektir. Sabahları aç karnına içilen sirkeli ballı su da bu geleneğin ...

Kendinizi Kontrol Edebilmenin Üç Etkili Yolu

Süreçle beraber yaşanılan belirsizlikler, stres ve zorluklar, pek çoğumuzun yaşamını derinden etkiledi. Sosyal kısıtlanmalar, bireylerin duygusal ve zihinsel dayanıklılıklarını zorlayan faktörler haline geldi. Böylesine yoğun ve karmaşık bir durumda, kontrol mekanizmalarımızın zayıfladığını hissetmek oldukça doğal. Kendini disipline etmek, uzun vadeli hedeflerden sapmamak ya da ani dürtüleri yönetmek her zamankinden daha büyük bir mücadele gerektirebilir. Bu mücadele, kimi zaman sosyal medyada fazla vakit geçirmemek, kimi zaman gereksiz tepkilerden kaçınmak ya da yemek alışkanlıklarını kontrol altında tutmak şeklinde karşımıza çıkabilir. Asıl mesele, "neden"lerinize odaklanmaktır; yani, yaşamınızda önem verdiğiniz değerleri korumak ve bu süreçte kendinize karşı sabırlı ve şefkatli olabilmektir. Değişime zorlamak yerine, öz şefkatle adım adım kendinizi şekillendirmeyi deneyebilirsiniz. Özdenetim, esas olarak beynin planlama, problem çözme ve karar alma merkezi olan ön beyinde...